Kürt devletinin temeli daha önce atılan Irak, şimdi de ne idüğü belirsiz Irak-Şam İslam Devleti Örgütü’nün başta Musul olmak üzere Irak’ın batısındaki diğer şehirleri, kalıcı olmasa da 10 Haziran 2014’ten itibaren işgal etmesiyle, üç ayrı bölgeye bölünmüştür. Bu bölünmenin ve ilan edilmesi beklenen Kürt devletinin temeli uygulanmakta olan, Amerikalıların hazırladığı ve maalesef El-Hekim ile El-Sadr gibi Şii dini liderlerin katkılarıyla geçen Irak anayasasının maddeleriyle atılmıştır ve son olarak da Irak ordusunun Kerkük’ten çekilmesiyle gerçekleşmiştir. Irak, bilindiği gibi Osmanlıdan İngilizler tarafından kopartılarak yapay bir devlet olarak bugünlerde bölünmek üzere kurulmuş ve bugün de planlandığı gibi tamamen üç bölgeye bölünmeye doğru ilerlemektedir. Türkmenler, bu gerçekleri zamanında kavrayamadıkları için ve ona göre örgütlenmediklerinden, 1959 öncesi ve sonrası, Baas dönemi ile Amerikan işgali dönemlerinde her türlü baskı , haksızlığa ve asimilasyona maruz kalmışlardır. Bugün de Irak-Şam İslam devleti ‘’İŞİD ‘’ ve yakın geleceğin Sünni Arap devleti ile Kürt devleti arasında sıkışarak, asimilasyon ve etnik temizlik tehlikesiyle karşıya kalacaklardır. Türkmenler, bütün bu tehlikelere, baskılara, asimilasyon politikalarına karşı örgütlenmeden, ciddi direniş göstermeden, kurtuluş yollarını aramadan ve kendi yağlarında kavrulmadan kurtuluşlarını, elma piş ağzıma düş misali Türkiye’den beklemişlerdir. Halbuki Türkiye’nin bir Türkmen Politikası olmadığı herkesçe bilindiği gibi, Türkiye bölgemizdeki caydırıcılığını ve güvenirliğini çoktan kaybetmiş durumdadır. Türkiye’nin güvenliği artık Kerkük-Telafer veya Tuzhurmatu’dan değil, Kürt petrolünden geçmektedir. Kürt Yönetimi Başkanı Sayın Mesut Barzani, fatihler edasıyla ziyaret ederek Kerkük’ün Kürdistan’ın bir parçası olduğunu ve güçlerinin hiç çekilmeyeceğini ve sözde sorunlu bölgelerle ilgili Irak anayasasının 140. Maddesinin uygulandığını dünyaya duyurdu. Yine Sayın Barzani’nin geçenlerde, basında çıkan bir demecinde ‘ABD ve Türkiye’nin kurulacak olası bir Kürt devletine karşı çıkmayacaklarını, bağımsızlık ilanına direniş de destek de beklemediklerini belirterek bağımsızlık her milletin doğal hakkı olduğunu söylemiştir. Bu bağlamda Sayın Barzani’ye, bağımsızlık hakkı olan milletler arsında Türkmen milletinin de bağımsızlık hakkının olup olmadığını sormak gerekir. İŞİD hareketi, en çok Türkmenlere zarar vermiştir. Türkmenler bugün tarihlerinin en korkunç göçünü yaşamaktadırlar. İŞİD hareketi, Türkmenleri ve yurtlarını iki ayırmıştır. Batı bölümü, Sünni Arap bölgesinde kalırken, doğu bölümü ise Kürt bölgesine bir oldu-bittiyle bağlanmıştır. Türkmen sorunu acilen başta BM olmak üzere uluslararası mahfillere Türkmenler tarafından taşınmalıdır. Türkmenlerin kurtuluşu, 1991’de Kürt göçünden hemen sonra ihdas edilen güvenli Kürt bölgesine benzer güvenli bir Türkmen bölgesiyle mümkün olabilir. KERKÜK, TELAFER, TUZHURMATU ve diğer TÜRKMENELİ bölgeleri şuan Sünni Araplar ile KÜRT yönetiminin işgali altındadır. Bu öldürücü tehlike karşısında da sessizliğimiz, ciddiyetsizliğimiz, direnişsizliğimizden daha üzücü olan başkasından medet ummamız devam ederse, işgal altındaki Türkmenler ya Şii Arap bölgelerine ya da Türkiye’ye göçe zorlanacaklar ve böylece, Türkmen toprakları yakın gelecekte Türkmensiz kalabilir.
|