Bizim bahçemizdeki renkler daha güzel idi, bitkilerimiz daha parlak, bülbüllerimiz neşeli idi, ta ki bahçemizin koruyucuları göç ederek bahçeyi ellere bıraktılar fırsatı yakalayan KARGALAR bahçemize doldular, rengârenk kuşlar ile şenlenen güzelim bahçemiz karalara büründü, şen şakrak olan bülbüllerimiz AĞAM AĞAM diyerek figana başladılar. Ne yazık ki Ağalar göçmüşlerdi gerilerinde öyle bir toprak bıraktılar ki altı altın evet KARA ALTIN, üstü verimli toprak. Bahçemin Bülbülleri figan ederek ötmeye başladılar: Gittiler Yurd koydular Yarama Murd koydular Eski yaram üstüne Yengi Barud koydular
Gidisen meni apar Yoxsa Kıyamat kopar Arxawca gözüm yaşı Ögüwce seller kopar Yazık ki bu figanları kimse duymadı veya da kulak arkasına verildi bu içi sızlatan figanlar, onun için seneler gitse de bile bu kor ateş içimizi yaktı, gecelerin birinde bağrı yanık yaralı bir Bülbül öterek bu hoyratı çağırmaya başladı: AĞAM AĞAM MEN SENE TEK DAYAĞAM----ÖZ AĞAM Sat ERMENİ Mey ucuz sat ERMENİ Bahalığ yılında Ucuza satar meni Bunu söyleyen bülbül kafese tıkadı. Uzun acılı yıllar böyle geçerken gözlerimiz yer olarak yakın olan, ama gönüllerinden uzak olanlara çevrildi, hey gözlerimiz kör olsaydı da bölgelerine çevrilmeseydi çünkü ne geldi ise başımıza bu sebepten dolayı geldi. Yine ders almadık doğrusu alamadık çünkü içimizde öyle bir sevgi var ki Mecnunun aşkından daha üstün, Ferhadın bile delemediği taşı deler onun için bekledik bekledik bekledik..... ne yazık ki bahçemizde DOĞAN beklerken Kargaları püskürtmek için KURTLAR saldırdılar bahçemize ama bu KURTLAR BOZ değillerdi yine de DOĞAN’ı bekledik yazık ki gelmedi, bir GECE ANSIZIN bir Ağa geldi sevindik belki de bu geliş bahçemiz için mutlu günler vad ediyor diye belki de Ağadan sonra bana söz veren gülden nazik demirden kuvvetli GÜL bahçemizde açacaktır diye mutluluğun tadını almak istedik tatlı hayaller kurduk, yazık şimdiye kadar gözümüz yolda kalmış, GÜL değil ÇİÇEK bile açmadı bahçemizde.
|