ABD ve batılı ülkeler Irak Kürt aşiretlerini hem maddi, manevi desteklemişler hem de aralarındaki derin anlaşmazlıklardan sözde şikâyet etmişlerdi. Kürtlerin feodal yapıları yüzünden devlet kademesine hiçbir zaman çıkmayacaklarına da kanaat getirmişlerdi. ABD ve batılı ülkeler uluslararası arena da uzun bir zaman Kürt kartını kullanmanın keyfini yaşamışlardı. Bu arada Kürt’lere de zaman zaman kısmi hakların tanınmasında büyük rol oynamışlardı. Bunun bir benzerini İran Türklerine(Güney Azerbaycanlılara) veyahut Irak Türklerine (Türkmenlere) ön göremezlerimiydi, yapamazlarımıydı? Yapamazlardı, yapsalardı ne olurdu demeyin, en kestirme cevap; ABD ve batılı ülkelerin Kürtlerdeki gibi keyfileri uzun sürmezdi. Kısa süre içinde hem İran’da hem Irak’ta bağımsız iki Türk devletini payidar etmiş olurlardı. Irak Türkmenlerinin Irak’ın bütünlüğünden yana tavır koyması devletçilik anlayışlarından kaynaklanıyordu. Türkmenlerin Irak’ın her kesimiyle uyum sağlaması Irak’ta uzun süre hâkim unsur olduğunun bir delili değil miydi? Irak Türkmenlerinin Irak’ın bütünlüğünden yana tavır koyması… Bu da başlı başına ABD ve batılı ülkelerin en büyük korkulu rüyalarından biriydi, maazallah Osmanlı İmparatorluğu’nun yeniden hortlaması demekti. İster Azeri ister Türkmen olsun Türk soyluların devletçilik geleneği vardı, Oğuz Handan bu güne kadar bu böyleydi, kendilerine azıcık döndüler mi, o gücü hissettiler mi yer yerinden oynardı, aşiret maşiret tanımazlardı hani, devlet töresi galip gelirdi hududu çizerler bayrağı dikiverirlerdi. Hatay ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bunun en yakın örnekleri değil miydi? Hatay anavatana kavuştu, Kuzey Kıbrıs’ında kavuşması an meselesidir. Demek istediğim Irak Türkmenlerinin göz ardı edilmesi daha daha bölünmesine zemin hazırlanması boşuna değildi. Kerkük’ün kaliteli petrol zenginliğini sağır sultan bile duymuştu. Türkiye’nin kendi bölgesinde yeniden söz sahibi olması, sadece mali güce dayanıyordu ve Kerkük bu iş için biçilmiş kaftandı, sorunu kökünden çözüyordu. ABD ve batılı ülkeler için Türkmen Kerkük’ün bağımsızlılığı Osmanlı’nın yeniden doğmasına eşitti. Başta Türkiye olmak üzere Türk dünyası için Irak Türkmen Partilerinin bir çatı altında toplanması bu açıdan da çok önemliydi. Zaten Irak Türkmen Cephesi’nin (ITC) varlığı bu gereksinimden dolayı doğmamış mıydı?
Bu çerçeveden bakıldığında ITC dışında mevcut Türkmen partilerinin ve Sivil Toplum Örgütlerinin önümüzdeki 2009 yerel seçimlerinde ITC’nin göstereceği adayları desteklemeleri çok anlamlıydı. Türkmenlerin milli menfaatlerinin en yükseğinin elde edilebilmesi uğruna bu akli selim bir adımdı.
Bu işe ön ayak olan ve 30 Aralık 2008 tarihinde dünyaya ve Türkmeneli’ne bir duyuru yayımlayan başta Türkmeneli Partisine ve diğer sağduyulu partilerimize teşekkür etmek yine akli selim bir harekettir.
Tabi bu işin yüzeysel görünen kısmı, bir de bunun perde arkasına bakmakta yarar var. Bilindiği gibi Saddam sonrası bütün seçimlerin söylendiği gibi demokratik ve dürüst olduğunu ne iktidar ne muhalefet parti yetkilileri söyler. Önümüzdeki seçimde her ne kadar böyle olmayacağını, adil olacağı iddia edilse de “görünen köy kılavuz istemez” misali elimizdeki veriler bu seçimin diğerlerinden hiçte farklı olmayacağını apaçık göstermektedir. Barzani ve Talabani’nin Kerkük’te ve Türkmeneli’de İsnat Meclislerinin kurulmasına şiddetle karşı gelmeleri, diğerlerinde de olduğu gibi bu seçimde de seçim sandıklarının ve atılan oyların yine peşmergenin himayesine alınması içindir. Hal böyle olunca netice malum yine tezvir yine hüsran olacak. Siz istediğiniz kadar propaganda yapın, istediğiniz kadar Türkmen vatandaşları seçime hazırlayın hatta isterseniz bire bir sırtınızda sandığa götürün asayiş Peşmergelerin elindeyse netice yine fark etmez. Ne zaman ki Türkmeneli’nin tüm bölgelerinde Türkmen Muhafızlar Birliği Alaylarını oluşturdunuz veyahut Merkezi Irak Ordusunda yeteri kadar söz sahibi oldunuz, o zaman seçimde doğru bir sonuç elde edebilirsiniz. Bunlar olmadığı sürece en yoğun olduğumuz Kerkük’te bile kaybetmek sürpriz olmaz.
Yeni Yılınızı kutlar Esenlikler Dilerim
|