“Yüksek ve sağlam bir kültür düzeyine varabilmek için elbette kültürel ve sosyal kalkınmaya öncülük vermek ve özveri ile katılmak her yer Türkmen aydının kaçınılmaz ödevi olmalıdır.”
Gazeteci yazar, Kasım SARIKAHYA, 1942 yılında Kerkük’te doğdu. Öğrenimini Kerkük’te bitirdikten sonra İstanbul Orman Fakültesine yazıldı.1969 yılında fakülteden mezun olunca yurda döndü. Irak Türkmenlerini kültürel haklarının tanınmasıyla 1970’te Yurt Gazetesinde yazar, çevirmen olarak göreve başladı. Aynı zamanda gazetenin kurucu kadrosundan birisidir.
Irak Türkmen kültürünün ve edebiyatının gelişmesinde büyük rol oynayan yurt gazetesi kadroları arasında dört kişiden birisi de Kasım SARIKAHYADIR. 1975–2003 tarihinden bu güne kadar gazetenin sıkıntılarına diğer arkadaşlarıyla katlanan SARIKAHYA, Irak kültür ve edebiyat alanında sosyal, tarihsel, makale, eleştiri ve çeşitli konularda yazılar yazmış ve birkaç kitap yayınlamıştır.
Yurt gazetesinde çalışmalarını sürdürerek Bağdat Radyosunda da çeşitli siyası programlar ve tercüme, haber yorum vs. konularda çalışmaktadır.
Ziraat Mühendisleri Sendikası, Irak Gazeteciler Birliği, Irak Edebiyatçılar Birliği, Dünya Gazeteciler Örgütü Üyesi, BabaGürgür Araştırma Merkezi Kurucu, Türkmen Yazarı Dergisinin Baş Yazarı, Türkmen Gazeteciler Birliği Kurucu Başkanı, Türkmen Kardeşlik Dergisinin Yazı İşleri Müdürü, Türkmen Kardeşlik Ocağı, Türkmen Edebiyatında Araştırma İle İlgili basılmış yapıtları vardır.
Irak edebiyatçılar ve yazarlar birliği -Türkmen kültür bürosu 2002 yılında Birli Sesi dergisini alternatifi olarak çıkarılan Türkmen Yazarı dergisinin başyazarlığına getirildi. 2003 ABD işgali sonrası Kardeşlık dergisinin yazı işleri müdürü olarak çalışmalarını sürdürmektedir.
Evli 3 Erkek Çocuğu Babası Yaşamını Bağdat’ta Sürdürmektedir. Bağdat, Kerkük ve Erbil de Yayınlanan Dergilerinde Yazıları yer almıştır. Kürt Asayişi tarafından 27 Ekim 2007 tarihinde Kerkük’te kaçırıldı
Eserleri:
1.Irak Türkmen Edebiyatı Tarihi.2 Cilt. Bağdat,1978 2.Çağdaş Türkmen Şairleri. Bağdat,1988 3.Irak Türkmen Edebiyatımda Hoyrat. Bağdat,1992 4.Şair Hayrullah Kazım2ın Hayalimde Yaşayan Güzel. Bağdat,1986 5.Irak Türkmen Edebiyatçıları. Bağdat,1998 6.Irak Türkmen Hoyratçıları. Erbil, 2006 7. Mehmet İzzet Hattat. Bağdat, 2007
KÜLTÜR YOLCULUĞUNA MERHABA
Yirmi birinci çağın yeni bir kültür basamağına başlıyoruz. Yeniçağda neleri planlıyor, neler düşünüyor neleri gerçekleştirmek düşünceleri kafamızda dönüyor tüm bunlar başlı başına birer konu oluştursa da öz kültürümüz, sanatımız ve toplumsal gelişmelerimizle yakından ilgilenmek ve kültür dönemini ilerletmek değerli yapıtlar ortaya koymak ve katkılarımızı yoğunlaştırmak her şeyin başında gelir.
Gelişme verileri ışığında kültürümüze ve dilimize öncülük kazandırmak ve dünya kültür dönemini gelişmeleriyle kaynaşmak olanağını elde etmek olurluğuna varmaya çalışacağız. Böylece de kültür kurumalarımız ve basın organlarımızı ilerletmek yaşatmak ve geliştirmek için aydınlarımız ağırlıklarını öz kültürün ilerlemesi yolunda koymalıdırlar. Aynı zamanda dünya kültür gelişmelerini izlemek yolunda kültür köprü kurulması çok önemi vardır. Bu işler basın ve basım araçlarının gelişmeleriyle saplanabilir. Çünkü Basın toplumun aynasıdır, ayrıca toplum kültürünü, sanatını, gelenek ve göreneklerini güzel bir şekilde tanıtır ve değerlendirir.
Edebiyatçılarımızın kültürel gelişmelere dair, gösterdikleri olağanüstü başarıları gönül kabartıcı olmuştu. İşte bu gerçek kültür varlığımızı yansıttığı gibi çağdaş uygarlığa varmak yolunda önemli bir adımdır.
Yüksek ve sağlam bir kültür düzeyine varabilmek için elbette kültürel ve sosyal kalkınmaya öncülük vermek ve özveri ile katılmak her yer Türkmen aydının kaçınılmaz ödevi olmalıdır.
Irak edebiyatçıları ve yazarlar birliği kanunu 1980 yılında çıkması ve edebiyatçıların tek çatı altında birleşmeleri üzerine 1984 yılında Türkmen edebiyatçıları birliği genel birliğe bağlandı. Kurulan Türkmen kültür Bürosu yine aynı dergiyi çıkartmaya devam etti.1970–2000 yıllarına kadar 32 yıl boyunca 54 sayı çıktı. Türkmen kültür bürosunun aldığı kararla Birlik sesi dergisinin adı Türkmen Yazarı’na değiştirildi. Haziran 2002 yılında Türkmen yazarı dergisinin ilk sayısı çıktı. İkinci sayısı ise Eylül 2002 ‘de çıkması bekleniyor.
Öz kültürlerine hizmet ve katkılarını esirgemeyen gönüllü edebiyatçı ve kültür sever dostlarımızı içten selamlar başarılı ve sağlıklı kültür yolculuğuna MERHBA.
Kasım SARIKAHYA Bağdat, 2002
DÜNDEN BUGÜNE İHSAN DOĞRAMACI
Erbil’in tanınmış Paşazade ailesinin büyük oğlu olan İhsan Doğramacı Türkmeneli şehri Erbil’de 1915 yılında gözlerini dünyaya açtı. Buradan ilkokuluna başladı. Erbil’in suyunu içti, havasını soldu ve ekmeğini yedi. İhsan’ın düşünce belleği geniş bilim bilgiyi öğrenmek için Beyrut’a gitti. Sonra yüksek öğrenimini İstanbul tıp fakültesinde gördü ve burada doktor diplomasını aldı. Artık yoğun çalışmalar ve ağır yolculuk anları kendisini bekliyordu. Gittiği her yerde katıldığı bilimsel çalışmalarda üstün başarılar sağlıyordu ve dünyanın tanınmış üniversitelerinde bilim uzmanı, öğretim üyesi ve üniversitelerin başkanlığını yaptı. Bilim elçisi olarak dünyanın tanınmış ünlü birçok üniversiteleri tarafından ulusal doktorluk almıştır. Prof. Dr. İhsan Doğramacı Hocamız insanı ve insanlığı sevdi. Yüreğini kapısını ve kucaklarını arkasına kadar herkes için açtı. Cömertçe yardım ve bağışlarda bulunmayı kimseden esirgemedi. Prof. Dr. İhsan Doğramacı Hocamız Irak Türkmenlerinin sorununu varlığını uluslar arası düzeylere getiren tanıtan ve kimliğini kazandıran kendisi olmuştur. Bunun yanı sıra sayısız kuruluşlara ve derneklere yardım ve destek vermiştir. İhsan Hocamız bilimsel çalışımlar yanında Edebiyat kültürüne de özge bir önem değer kazandırmıştır, aynı zamanda yıllardan beri kültür geceleri ve şiir şölenlerinin yapılmasına öncülük ve liderlik yapmıştır. Daha doğrusu bunu bir prensip haline getirmiştir. Prof. Dr. İhsan Doğramacı hoca bilimde olduğu gibi edebiyat alanında özel bir merakı olmuştur. Şiire yönelik yazmış olduğu şiirleri milli içeriği konu edinmiştir. Yazdıkları toplanırsa birkaç divanı doldurmuş olur, hele “Erbil” ve “Gidin Dostlar Gidin Doğduğum Yere” adlı şiirler edebiyat çevresinde büyük yankılar uyandırmıştır. Hocamızın yaşının ilerlemesine karşın büyük bir özveri ve ataklıkla kültür kervanının başçılığını sürdürmektedir. İşte bu ulu varlığımızı değerlendirmek, taçlandırmak ve denemelerinden esinlenmek onuruna edebiyat geceleri ve şiir şölenleri düzenlemek ve başarılarını dile getirmek edebiyat sevenlerin ödevleri olmalıdır. 21 Ocak 2006 tarihinde “Şairler Vicdanında Doğramacı” konulu şiir gecesi gerçekten büyük bir oluşum halini aldığı gibi şairlerimizin vicdanlarında yaşadı. İnsan severliği ve edebiyat şinaslığı dile getirildi. Hocamızla ilgili ister bilim isterse edebiyat alanlarında olsun ne kadar söylersek ne kadar yazarsak yaptıkları ve kazandığı başarıları önünde yoksun kalırız. Kendisine yüce tanrıdan sağlıklı uzun yaşamlar dilerim.
IRAK TÜRKMEN HALK EDEBİYATI GELENEĞİNDE HOYRAT
Hoyrat ve manilerin doğuş tarihleri belli olmamakla tarihin eski çağlarına ve edebiyatın başlangıç sıralarına uzandığını söylemek doğru olacağı gibi, hoyrat ve geliştiği yolunda kesin bilgiler ve kayıtlar bulunmamaktadır. Ancak her milletin halk şiirleri edebiyatın en canlı bölümüdür. Çünkü halk şairlerinin yürekleri toplumlarının sosyal yaşamlarını gerçek bir biçimde yansıtan temiz bir aynadır. Şairlerin ilhamları çevrelerinde yaşayan halkın sosyal yaşamından kaynaklandığı için sözleri de halk dili üzerinde nazım edilmiş kolayca anlaşılan ve ezbere alınan niteliktedir. Irak Türkmen toplumunun ortak ürünü olan halk edebiyatı geleneği Türkmenlerin yaşadıkları bölgelerde bu edebi varlığın ayakta durması ve yaşatılması yolunda aydınların gösterdikleri çabalarla dilimizin varlığına ve zengin bir edebiyat kültürünün doğuşuna bir tanıktır. Türkiye’de hoyrata ayaklı mani İran ve Azerbaycan da Bayati veya Xerevat Irak Türkleri arasında hoyrat, horyat ve koryat diye geçer. Halk edebiyatı ürünü sayılan hoyratın incelenmesi araştırılması ve toplanılmasına yönelik yazar ve araştırmacılar tarafından büyük önem ve ilgi gösterilmiştir. Hoyratla ilgili sayısız yazılar yazıldı, incelemeler yapıldı ve görüşler ileri sürüldü ve hoyratların anlamlarını, sözcük yapısını, kökünü tarihi doğuşunu analiz eden kimi yazarlar güzel ve ahenkli bir yöntemle ele almışlardır. Kimi yazarlar hayratı edebiyat açısından, kimileri gelenek ve göreneğe bağlamış, kimileri de bunun daha ötesine giderek, sevda, aşk, ahlak, yurt sevgisi, özlem, gurbet, kahramanlık ve mertlik gibi konulara bağlanmışlar tüm bunların amacı halk edebiyatı ürünlerini kayıp olmaktan korumak canlı ve verimli güzel forumlara oturtulmasına çalışmıştır. Hoyratlar Türk hece tartısına dayanarak yazılmış çok kez yedi heceden oluşur (4+3),(3+4) ve ya (2+5) kafiye ise üç dört veya beş heceden oluşur aynı zamanda kafiye birinci ve dördüncü mısralarda tekrarlanır. Dörtlük biçiminde yazılan bu deyişler uzun çağlardan beri halkın ağzında ve kulaklarında sözlü olarak yaşadı, daha sonraları yazıya göçürülmeye başlandı ve yazarlar belli oldu. Irak Türkmenleri halk edebiyatı imgesi sayılan Hoyrat öyle güçlü ve ahenklidir ki onu ne kadar araştırıp incelersek derinliğine inersek özüne varmak olanağı uzak kalır, çünkü hoyratın taşıdığı anlam ve içerdiği ahenk ve deyişler güçlü sözcüklerle ifade edildiği gibi gerçekten insanı duygulandırır ve dergâhlara daldırır. Yaz bele Bahar bele yaz bele Kati bin ne suçu var Hudam demiş yaz bele
Yara meni Dert meni yara meni Ya al yaradan canım Ya yetir yâre meni
Hoyratlar Orta Asya da Türk ana yurdunda bu suretle doğmuş eski çağlarda Türk boylarının göçleri ticaret kervanları ve daha ki dönemlerde özellikler Selçuklu ve Osmanlı imparatorlukları dönemlerinde askerlik nedenlerle baba ocağından ayrılan Türk ülkelerine ve yeni yurtlara yayılmakla bu toplumsal halk geleneğini hoyratı da kendileriyle birlikte götürmüşlerdir. Bu itibarla Türkiye, Azerbaycan, İran, Irak Türkleri ve Orta Asya Türk ülkelerinde bunlara bariz örnekler buluruz. Hoyratta işlenen konular başlıca aşk, sevgi, özlem, gurbet, keder, yurt sevgisi ağır basar. Bilindiği gibi Irak Türk edebiyatında önemli yer tutan (Hoyrat) gelenek ve göreneklere toplumsal gelişmelere ışık tutmuş her dönemde korunmuş ve geliştirilmesine çalışmıştır. Hoyratlar içli ve duygulu olarak yazılıp işlendiği gibi ana kaynağı halk ve toplum olmuştur. Toplumun sosyal yaşantıları, mutluluk anıları, acı ve kederlerini dile getiren kanatları altına yerleştiren sözcüklerdir. Irak Türkleri halk edebiyatında birçok eski anonim hoyratları incelersek bunların ezici çoğu politikaya dayandığını çağın dönemine ve o zaman ki düzenlerin tutum ve davranışlarına göre işlenmiş ve dile getirilmiştir. Bu dönemlerde hoyrat yazarların çoğu adlarını saklı tutmak zorunda kalmışlar ve bu hoyratların kime ait olduğu ne zaman niçin ve hangi anlam ve amaçlarla yazıldığın da bilinmemektedir. 20. yy ikinci yarısından sonra düşünce ve basın özgürlüğünün tanınması ve gelişmesiyle hoyrat yazarları düşüncelerini ve özlemlerini açığa vurarak yazdıklarının altına imzalarına koymaya başladılar. Böylece de siyasi hoyrat yazma düşünceleri gün ışığına çıkmış bulundu. Hoyrat bir gereksinim duygusundan esinlenerek insancıl düşünceleri taşıyan, sanat anlayışını ve musikisini içeren ince duygusunu dile getiren halk sanatının varlığını ve geleneğini ortaya koyar, her münasebette yerine göre söyleyen bu dörtlükler yerine güzel ve güçlü anlamlar taşır. Halk edebiyatı imgesinin önemli bir öğesi ve bölümü olan hoyrat her Iraklı Türkün gönül bahçesinden fışkıran bir ezgi ve sevidir. Bunun için siyasi hoyratın başlıca kaynağı ülke düzeyinde başlıca kaynağı ülke düzeyinde baş gösteren olaylar, toplumsal gelişmeler, sosyal yaşantılar, düşünce ve acılar hoyratlara kaynak olmuştur. Yanı sıra yurda bağlılık, kahramanlık, insan hak ve özgürlüğünü savunmak, toplum sıkıntılarını dile getiren konulara geniş yer verilmiştir. Erdemsizlik ve namertle karşı ozan bakalım nasıl dile geliyor:
Namerde çal Çek hançer namerde çal Onda kıyamet kopar Mert kapısın namert açar
O yar gözün Kim görüp oyar gözün Aslan gücünden düşse Karınca oyar gözün
Hoyratı yazan ne gibi olayları göze almış, zalimin işkencesine yoksa güçten düşmesine yanarak yazmıştır. İçli ve duygulandırıcı sözcüklerle halkın özlemine sevinç ve mutluluğuna ortak oluyor: Ağlatan oldum Ciğer dağlatan oldum Evvel yara bağlardım Şimdi bağlatan oldum
Öyle duygulu yazılan bu hoyrat sözcüklerinin taşıdığı anlamlar önünde insan şaşkın kalıyor.
O da yandım Ateşsiz oda yandım Kimse bu derdi çekmez Bilmem nice yandım
O da yandı Od düştü oda yandı Su septim oda sözsün Septiğim suda yandı
Bu bir aşk şikâyeti midir yoksa acı, keder, çile hep bir arada birleşmiştir bunun için ozan bir hoyrat yakmıştır.
Batar gün Akşam olu batar gün Dost ağlar düşman güler Olmaz bundan beter gönül
Ozan zalimin işkencesine dayanamayan bireyin çektiği sıkıntı, acı tüm çıplaklığıyla ortada buna karşı içini boşaltmaya çalışır:
Bağ işler Bağda bağban bağ işler Boynum cellât elinde Ne keser ne bağışlar
Dad felek Be dat felek tat felek Men içtiğim şerbeten Gel sen de bir tat felek
Ozan çekilen çileye yanarak üzgünlüğünü dile getirmek için göğü, kâğıt ve kalemi sefer etmiş ise de yine derdine çare bulamıyor, sosyal yaşamdan mı, düzenden mi yoksa felekten mi şikâyetçi. Bu kötü durumların yüzüne alevini püskürerek sözcüklerini sıralıyor.
Kas kareldi Gün batta kaş karaldı İstedim bir ah çekim Dağ yandı taş karaldi
Acı ve fırtınalara göğsünü geren ozan halkın mutluluğu ve geleceğinin aydınlık olacağına inanarak şu hoyratı dile getirmiştir.
Günü geli Dem gider günü geli Gam yeme deli gönül Aydınlık günü geli
Şair, hoyratında dostunun yanan ateşinde yanmasına diğer bir yandan kendisinin köz olup her türlü keder ve zorluklara dayandığını sanat ve duygusal bir biçimde açıklamaya çalışır. Men dayanım Ver daluv men dayanım O dost yanan ateşte Kül olup bende yanım
Mende yandım Oduna mende yandım Sen yandın kömür oldun Men köz oldun dayandım
Toplumsal yönden halka dayanmak ve halktan yana olmak düşüncesi şairlerin belleklerinde ağır basar
Halka dayan Yiğit ol halka dayan Özünçün çok yanıpsan Kâhta bir halkada yan
Ozan yâd ellere sığınmamak için savaşın verilmesi yolunda ne güzel sesleniyor
Daldalanma Yâd ele daldalanma Tök kanın serbest yaşa Zillete daldalanma Koy yesin aslan seni Tilkiye daldalanma
Gurbet ise daha acı ve çekilmez bir çile, ozan bunun için bakalım ne söylüyor
Kazan ağlar Od yanar kazan ağlar Burada bir garip ölmüş Mezarın kazan ağlar
Hoyrat yazarı çektiği sıkıntı ve gördüğü acılara dayanamayarak içini boşaltmaya çalışır.
Bağın erene kalsın Gülü derene kalsın Men çıktım bağbanlıktan İster avadan olu İster verane kalır
Lale derdim Gül derdim lale derdim Yoxtu bir ehli sevap Gönlümnen ala derdim
Lale sarhoş Gül sarhoş lale sarhoş Bir eve konak oldum Beşikte bala sarhoş Gittim nalbant yanına Mix çakar nala sarhoş
|